Kırmızı(turning red) incelemesi
Turning red içinizi ısıtacak yer yer de soğutacak bir film. Evet içinizi soğutacak çünkü bazen bağıramadıklarınızı bağıracak küçük başrolümüz.
(spoiler alert)
Mei Lee oldukça başarılı, çalışkan ve ailesinin işlettiği tapınakta düzenli olarak çalışan bir öğrenci. Kendisi yalnızca on üç yaşında ama nerdeyse tüm gününü sıfır aylaklık ederek geçiriyor. Öyle dolu ki her anı sanki hiç yorulmamayı başarabiliyor. Okula gidiyor, tapınağa gidip annesiyle birlikte meditasyon yapıp ona tapınaktaki işlerinde yardım ediyor ve akşam eve dönüp ödevlerini yapıp derslerine çalışıyor. Bu döngüde, herkesten çok sevdiğini fark ettiği arkadaşlarına dahi zaman ayıramıyor.
Film ilk etapta yoğun bir çocuk istismarını konu ediniyor görünebilir ama pek de öyle ilerlemiyor.
Mei Lee bir çok konuda arzularıyla hareket edemiyor olmasına rağmen arkadaşlarının beğendiği, kendilerinden bir kaç yaş büyük çocuğu kendisinin de hayal etmesiyle yeni bir dünyaya adım atmak zorunda kalıyor. On üç yaşında bir kız çocuğunun da bir başkasını arzulayıp hayal etmesini son derece tuhaf bulan annesi ise onu koruduğunu sanarak bu konuyu arzu duyulan çocuğa açıyor, onun da bir çocuk olduğunu fark etmeden.
Bu noktada düşünülecek bir çok şey var. Çocuklar birçok anlamda savunmasız görünüyorlar ve onlar adına kararlar almak gerçekten herkese olağan görünüyor olabilir. Ama iş ya böyle değilse?
Ya bazı kararları alamıyor olmaları tıpkı biz yetişkinler gibi kalplerinde yaralar açıyorsa?
Ya bu durumu hiç paylaşmıyor bile olsalar fazla korumacı tavrınız arkadaşlarının bile dikkatini çekiyor ve onu gerçekten savunmasız görmelerine sebep oluyorsanız?
Filmi izlerken tam bu noktada çocuk yetiştirmek isteyen herkesin alması gereken dersler olduğunu görüyoruz. Belki buna çocuk yetiştirmek demek bile hatadır. Çünkü ne onları yetiştirmek tam olarak sizin haddiniz ne de onlar çocuk olarak birey olmaktan yüzlerce metre uzakta. Daha fazla deneyim sahibi olmanız her zaman doğru yolu bildiğiniz anlamına da gelmiyor üstelik. Bu konuyu şimdilik rafa kaldırıyoruz.
Tüm bu olaylar yüzünden Mei Lee gerçekten de fazla savunmacı anne yüzünden savunmasız kalıyor, zayıflıyor. Akran zorbalığına maruz kalıyor önce sonra bir kaç arkadaşını da kaybediyor. Annesi ise ona yalnızca kendi istekleri doğrultusunda hareket ettiği müddetçe sevgi veriyor. Ancak bu sevgi gördüğü az sevgiden biri olduğu için Mei Lee olanca bağlanıyor bu sevgiye.
Mee Lee annesine karşı gelip istediği müziği dinlediğinde ve konsere gittiğinde büyük bir var olma mücadelesi görüyoruz. Annesinin kabullenmesi ise ancak kendi var olma mücadelesi tamamlandığında gerçekleşiyor. Var olmadan var edemiyor demek insan.


Yorumlar
Yorum Gönder