İçimdeki Konseyin Yeni Üyesi

Dalgınım ve ne yapacağımı bilmiyorum. Herkesin ne kadar hızlı dizi, film, kitap tükettiğine şaşırıyor ve bunu nasıl yapabildikleirni sorguluyorum ama tam da bu aktivitelerden birini yaparken burda bulmamla kendimi anlıyorum nedeni. Per Petterson'un Lanet Olsun Zaman Nehrine kitabını okuyorum ve bir tartışmadan çıkmış gibi yorgunum. Kitaptan, sorunlarımı unutturmasını da beklemiyordum oysa. Ama sanki dargınım. Hüzünlü belki benimkinin her zamana olabileceğinden daha hüzünlü bu hikayeye ortak olarak sorunlarıma değer vermemiş gibi hissediyorum. Bullshit! Bu iyi bir analiz değildi dostum öyle falan düşünmüyorum.

 Daha önce The Crown son sezonunu izlerken Prenses Diana'nın sorunları karşısında benimkilere bakıp inanılmaz rahatladığımı hissetmiştim. Hatta onunkiler bile olabildiğince çözülebilir, toparlanılabilir ve kurtulunabilir gelmişti. Sorunlara uzaydan bakmanın faydası budur işte. Gerçekten küçük ve halledilebilir gelirler bu nedenle kendimden yaşça küçük insanların dertlerini dinlemeyi severim bazen. Travmatik olanlardan bahsetmiyorum sanırım. Bazı sorunların ancak onu çıkaranların ölmesiyle son bulacağını biliyorum. Ama bu gibi olmayan diğer sorunlar gerçekten yaşın ve çağın ileri gelen sorunu gibi görünürler ama yaşça büyük ve deneyimli birisi bu sorunlara bakıp kolayca çözümler üretebilir çünkü bunlar yalnızca her şeyin unutulacağı ve geçeceği fikrine bakar. 

 Şimdiye katılmak ve onunla olmak, gerçekten yaşamak istiyorum ama izlediğim filmler, okuduğum kitaplar bende açılmamış küçük kapıların anahtarlarını bulmuşum hissi yaratıyor. Böyle anlarda biraz durup düşünmek ara vermek istiyorum. Bir diziyi bitirmek bazen aylarımı alıyor benim. Son zamanlarda en çok beğendiğim ve beni sürükleyen kitabı altı ayda bitirdim mesela. İnanılmaz bir kitaptı Parfümün Dansı. 

Bu yavaşlığı çözmek mi istiyorum yoksa anlamak mı bilmiyorum. Denklemler kurmadan bazı cevapları bulmak istiyorum ne zamandır. Benim ruhumun bu kadar arayla derdi ne? neyi tekrar tekrar düşünmek, belki yazmak ya da konuşmak istiyor? Hangi konuda bu kadar anlatacak şeyi var? Videolar çeksem, yazılar yazsam ve herkesle konuşsam diner mi bu coşkusu? Yoksa onun karakteri de bu değil kabullenmem mi gerekiyor onu? Benim ruhumun olayı ne? Ya da belki ruhumun da bir konseye sahip olduğunu atlıyorum. O da bir çok insandan oluşuyor, ya da içimdeki konseyin bir üyesi ruhum. Beyazlar içinde bir kadın o. Uzun, dalgalı saçlarıyla sakince sallıyor başını. Bekle diyor ben bir hikayeye kaptırmışken kendimi. Bekle. Unutabiliriz az önceki fikri. Bekle ve bu fikrin tadını çıkaralım biraz. Ya da yalnız bekle. İçimdeki yeni konsey üyesi hakkında bilgilerim (ifşalanabilir bilgiler) bu kadar. İlerde görünüşü hakkında daha fazla bilgiye sahip olur muyum bilmiyorum ama şimdilik onun en yakın görünüşü Moiraine Sedai. Hoşçakal, okuyucu.

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar