Welcome to Eden 2.sezon İnceleme
-müzikle okumak için tık tık-
İkinci sezonu da Netflix'te yayınlanmış olan bu serinin seyir zevkini bozan bir sorunu var. Ursula Le Guin'den alıntılamak gerekirse esas olan Mrs. Brown karakteri olmalıdır hikayede. Onun hangi uzay gemisine ya da aslana bindiği gibi detaylar hikayenin özü değildir. Esas olan Mrs.Brown'un gerçek olduğuna inandırmaktır, uzay gemisinin gerçek olduğuna değil. Bu dizide en büyük sorun ise plot twistlerle bezenen bu sofrada karakterler bu uğurda feda edildikleri için yer alamamışlar. Neden öyle davrandığını anlayabildiğimiz karakterler yok. Hatta kötü örneklerle dolu ana kadrosu var bu sezonun. Teker teker incelemek için bu listenin ana elemanına geçelim. İkinci sezonun da ana sebebi Gabi.
Gabi ciddi mantık hataları olan bir karakter. Oyuncunun güzelliği ve görece inandırıcı oyunculuğu ise bunu gölgeleyemiyor bile. Gabi annesi ve babasından göremediği sevgiyi ablasından görmüş hatta doğum gününde ailede tek hatırlayan olmasına rağmen ablasının gönderdiği pastayı garipseyecek sonra da onun peşine düşecek kadar Zoa'nın değerinin farkında bir küçük sincap. Olmak istemediğini söylediği küçük sincap tekrar olabilmek için bir yolculuğa çıkmasındaki ana sebep. Zoa'ya olan bağlılığı uğruna yaptığı şeyler ortadan kalkmış da yalnızca kendini arayan ve artık çocuk olmadığının bilinmesini isteyen aptal bir kıza dönüşmüş. Her şeyi bırakıp peşine düştüğü Zoa'yı yeni tanıştığı ve ceza sisteminin ağır olduğunu bildiği bir kadına ispiyonluyor. Anne gördüğü Astrid de Zoa'ya ceza vermeye giderken geldiği yerin bir cennet olmadığını idrak ediyor hem de ana kurucuyu bu suçluya hiç dahil etmeden. Karakterin kırılma noktaları yaşadığı aşikar ama bu kırılmaların nedenlerini hiç göremediğimiz için kardeşi kardeşe kırdıran bir dram için saçmalamış gibi okunuyor.
Gelelim Alma'ya. Tek isteği değer görmek olan ve göremediğinde hırçınlaştığını bildiğimiz bu atanamamış evlat nedense Astrid'e hiç öfke duymuyor. Ailesine vakfın para göndermesi detayı dışında hayatı ana karadaki ile aynı işliyor gibi görünüyor. Zira kendisi burada da evlat muamelesi görmüyor. Hiç hatası olmadığı ve aileye ihanet etmediği durumlarda bile sonuca göre cezalandırılıyor. Yıldızının geri alındığını izlediğimiz tek karakter de kendisi. Astrid ona kendisini yetersiz hissettirirken o ailesine gönderildiği şüpheli parayla avunuyorsa ne mutlu çünkü cennet tam itaakatlar olan Alma'ya bile iyi davranmıyor. Bağı olduğu kişiyi ikna ettikten sonra onlarla ilişkisini sürdüren müritlerine karşı anlayışlı olan Astrid, Alma'nın konseyde İbon lehile konuşmasına bile öfke kusuyor ama Maika için Charlie'yi geri bile alıyor. Alma da Maika kadar sadık aslında.
Tüm küçük ayrıcalıklarına rağmen teknoloji kurdu Maika'nın cennete inanma motivasyonu ise tamamen boşluk. Bağlılığının nedeni bir türlü çözülemeyen ve Charlie'den önce mutlu olduğunu söylediği kısım dışında mutluluğunu bile anlayamadığımız bir çalışan. Kendisi de diğer ayrıcalıklı bir kaç arkadaşı gibi adanın bir sakini değil işçisi. Bu bile adada yükselmenin mantıksız olduğunu gösteren bir sebep olmalı. Ama Maika akşama kadar yaptığı işinde gözden bir şey kaçırır ya da Astrid'e istediği bilgiyi veremezse kolundaki yıldızın zorla alınacağının farkında olmalı. Çevresinde kaybolan, işkence gören hatta öldürülen insanları ise görmeden işini yapamamış olmalı. Ya Maika bir sosyopat ya da gerçekten zeki görünümlü bir geri zekalı çünkü bu ada seçilmiş bir gruba bile güvensiz bir hayat sunuyor.
Maika'yı ihanet etmesine sebep olan kaçak Charlie ise yine kırılmalarını yakalayamadığımız bir köle. Hapis hayatı sonrası ölüm korkusuyla mürit olmayı kabul etmesini anlasak da neden bir anda çok inançlı birine dönüştüğünü anlayamıyoruz. Kendilerini de öldürmeleri an meselesi olan iki yogiciye iyi görünüp mutlu olabileceklerini iddia eden sevgilisine özgürlük istediğini bile açıklayamayacak düzeye indirilmiş bu sezonda.
Karısının yalancı olduğunu ve tüm yatırımını gerçek olmayan bir şeye ayırdığını öğrenen Erich, karısının yanından kalkıp onun yakınında başkalarıyla birlikte olmaktan çekince duymazken oğluyla beraber atlattıkları bir tehlike sebebiyle tüm kırılmış inancını tekrar topluyor Astrid'de. Yine muamma olan şeyse 'Peki hangi gerekçeyle?'
Karakterlerin derin çukurlarını derlemeye çalışmış olsak da hikaye ana haliyle bile parçalanmış duruyor. Ada hayatına uyum sağlamayı reddeden herkesi çarmıha geren gerçek yogici tayfa adaya gerçekten bağlanacak adayların peşinde neden koşmuyor bilemiyoruz. Ana kara ile bağı olmayan insanları toplamaya çalıştıklarını anlasak da bu karakterlerin seçilmiş insan sıfatlarını pek doğrulayamıyoruz. Ana kara demişken oraya gitme yetkisi bulunan cennet taparların neden birinin bile yardım talep etmediğini sorgulayacağımız anda gerçek yüzünü gösteren sarışın kill bill abla imdadımıza yetişiyor. Ancak yine sırf plot twist uğruna Som ve bu ablanın bakışlarına gelen anlam bile ilk defa son bölümde yer alıyor.
Plot twist seyirciye yanlış verilen bilginin düzeltilmesi olmaktan ziyade seyirci yeterince dikkat ederse fark edebilse bile yapılan yönlendirme ile yanlış bir izlenime kapılıp sonradan şaşırtılması olmalıdır. Güllerle dolu bir bahçeden geçen karakter lale aradığını ama bulamadığını söylediğinde o bahçe bir anda lalelerden oluşmuş gibi oluyorsa bu şaşırtma unsuru olmaz. Bu yalancılık olur. Sonunda her şeyin rüya çıkması kadar kötü olmasa da yarışır düzeyde kötü hikaye kırılmalarına bolca yer verilen bu sezon yalnız gizem temasına olan bağlılığı yüzünden bile tüm kredisini tüketmiş. Ancak tasarım ekibi dizinin taşıyıcı ekibi gibi. Intro oldukça başırılı. Mimari tasarımın amaçlanan hedefle bazı zıtlıklar taşıdığını düşünsem de modül ev fikri son derece fonksiyonel bu tarikat için. Kostüm dizayn ekibi de son derece iyi bir iş çıkarmış. Mesela kıyafette mavi kullanımının uyumluluk ölçer yanı var gibi ama o da başka bir yazının konusu. (Çağrı Mert Bakırcı sesi ve Astrid'in yoga derslerinde yaptıklarına benzer bir el selamlaması ile)
🔹🔷🔹
Chopin İbon anısına dinlemek için tık tık



Yorumlar
Yorum Gönder