Cem Yılmaz-Do Not Disturb İncelemesi
Cem Yılmaz'ın hem yönetip hem başrol oynadığı bu film geçtiğimiz günlerde Netflix'te yayınlandı. Film gemilerde garsonluk yapan Ayzek takma adlı Metin karakterinin pandemi ile birlikte işsiz kalma serüveni sonrası bulduğu işin ilk gününü anlatıyor. Bu iş ise Komodor Otel'de gece müdürlüğü.
-spoiler alert-
Film yalnızca tek bir günü konu ediniyor ancak Ayzek bu gece içerisinde birden fazla macera yaşıyor kendisi ile birlikte otelde kalan diğer üç kişi ile. Bu kişilerden ilki ona bu işi bulmasında yardımcı olan ve annelerinin evlilik için sözleştiği Zuhal. Zuhal'in gençliği ve güzelliği Ayzek için ailelerin kafayı yemiş olmasını çağrıştırıyor, kendisini ona layık bulmak değil bu bahse bile saçmalık gözüyle bakıyor. Sonrasında ise Zuhal ile illgili ailelerin yakıştırma nedenlerini açığa çıkaracak bir bilgi öğreniyoruz, Zuhal meğerse topalmış. Sırf bu nedenle yetenek sınavlarına girecek yaştaki Zuhal, hiç tanımadığı ellili yaşlardaki bir adama layık bulunmuş.
On dört takipçisi olan Ayzek'in diğer gece arkadaşı ise on dört bin takipçili edebiyat profesörü ve müzisen Bahtiyar Bey. Bahtiyar Bey ise hayatından herkesin imrenmelerine rağmen vazgeçmek istiyor. Yaptığı alıntılar ve kimi zaman karşıdakine yaptığı sen aşağıdasın hatırlatması ise özellikle Ayzek için çok can yakıcı. Filmde sık sık sen yukarıdasın, ben aşağıdayım gibi ifadelerle diğer karaktere otelin neresinde olacaklarını söyleyen kahramanlarımız seyirciye de kimin kendini daha üstün ya da alçakta gördüğünü açıklıyor.
Otelin kayıtlarında bile geçmeyen ama Komodor Otel'de kaldığını size açıklamaktan korkmayacağım diğer misafir ise Davut. Davut elinde bir tomar parayla dolaşıp bazı isteklerini yerine getirmesi için Ayzek'e veriyor ancak Ayzek kendisine verilen bahşişleri bahşiş kutusuna atmayacağını düşündüğünü söylediği ve ona haftalık bin beş yüz lira veren patronunun hırsız muamelesine kırıldığı için bu parayı sürekli bahşiş kutusuna atıyor.
Bahtiyar Bey'in başarısız kendini öldürme deneyiminden sonra Ayzek, otelin yakınında bulunan eczaneye gidip orada Saniye ile karşılaşıyor. Alkolik Saniye. Çünkü kadınlar kimseden saklamadan içmek isterlerse toplum ona hemen bu imayı yapıştırıyor. Eczacı Saniye bazı teknikler de edinmek zorunda kalmış kendisine saldıran erkekler yüzünden. Kendisine hiç zararı dokunmamış Ayzek'i bile eczaneden dışarı çıkıp kepenklerin arkasından konuşmaya zorluyor. Gerçek bir Türk Kadını Saniye. Bu coğrafyada hayatta kalmak için yapması gerekenleri algılıyor. Kendisini başka bir sapıktan kurtarmak için çabalarken bıçaklanan ve reçetesi kanla kaplanan Ayzek'e ilacını verirken bile önce onu dans ettirerek eğleniyor.
Zengin ve görece başarılı insanlar kendilerini sıradan halkın anlayamayacağı düzeyde bulup kimi zaman da buna kahrolurken sıradan insanlara ne mi oluyor? Bıçaklanıyorlar sokak ortasında Ayzek gibi, eski eşleri onları öldürmek için tüm gece uyanık kalıp bekliyor Davut gibi. Bu hikayede elit olan kimsenin kılına bile zarar gelmiyor. Bahtiyar Bey kendini öldürmek isterken bile korunup kollanıyor, yaraları sarılıyor. Filmin kötüsü Davut bile ona yardımcı olmaya çalışıyor kendisini ezdiğini hissetmesine rağmen.
Birbiriyle aynı dünyada yaşamayan ama aynı otelde kalan bu insanların gece yarısı sohbetleri maalesef birbirine hayranlık duyan iki sanatçı içinde son derece kapalı gerçekleşiyor. Zuhal'in resimleri ve Bahtiyar'ın sözleri, müziği. Hayatla, sevmekle iligili herkesin bir fikri olabilecek konularda bile Davut ve Ayzek saf dışı bırakılıyor. Bahtiyar'ın öfkelendiğinde kurduğu cümleler ise cabası 'Herkesin bir fikri var! Birinizde benim bir fikrim yok diyin!'
Filmin sonunda ise kendisini değerli hissetmek için peri sözlerden olumlama videoları izleyen Ayzek ayağında Davut'u durdurmak için vurmasından kaynaklı elektronik bir kelepçe ile tıpki filmin başındaki işsiz günlerinden kalma bir güne devam ediyor. Çünkü bazılarımız ne kadar tekrarlasak da değerli değiliz toplum gözünde.
Filmin iyi fikirlerden oluştuğunu görmemek olanaksız. Toplumsal eşitsizlik, kadına şiddet, yetersiz güvenlik güçleri bu filmin ana damarlarını besliyor ama izleyici aşk gemisinden olduğunu söyleyen Ayzek'i bir türlü tanıyamıyor. Ayzek bu kadar imkansızlığa rağmen izleyici tarafından kendisine yakın bulunmak istese bu sefer de Ayzek'in entel dantel çayları ve lafları arasında kendine yol bulamıyor. Hikayenin uzayda mı başka bir akvaryumda mı geçtiğinden bağımsız yalnızca Mrs. Brown ile tanışmak için bekleyen herkes bu hikayeye uzak düşüyor. Çünkü Ursula Le Guin'in dediği gibi bu yalnızca Mrs.Brown'ın önemli olduğu bir hikaye.
Ne yaparsa yapsın kendisini bir üst lige almayan bizler ve Ayzek için en anlamlı şarkı bu.
Çok sık dinlememeniz dileğiyle.



Yorumlar
Yorum Gönder